İnsan hücresi kullanılarak laboratuvar ortamında antrobot denilen minik biyo-robotlar üretmeyi başardılar. Bu minik biyo-robotlar ileride yaraları iyileştirme, zarar görmüş dokuları onarabilme hatta beyinde meydana gelen sinirle ilgili hastalıkların tedavisinde kullanılabileceği belirtildi.
Hızlı hareket eden ve ant-robot denilen bu biyo-robotlar mikroskopla görülebiliyor. Ant-robotların boyu insan saçının genişliği kadar.
Çalışmaya katkı sağlayanlardan biri de Araştırmacı Gizem Gümüşkaya. Gizem Gümüşkaya çalışmalar hakkında şu ifadeleri kullandı;
“Antrobotlar insan hücresi kullanılarak yapılan ilk biyolojik robotlardır. Onlar yaşayan hücrelerden oluşuyor ve bir makine gibi hareket ediyor.”
İnsan nefes borusundan alınan hücrelerde laboratuvarda insan eliyle oluşturulan minik biyo-robotların hareketi yüzeylerindeki silya denilen çok küçük tüyler sayesinde gerçekleşiyor. Silyalar normalde soluk borusunda hareket ederek, hava yolunu temizlemeye yarayan parçacıklar.
Ant-robotların yapımında kullanılan soluk borusundan alınan silyalar da normalde vücutta yaptıkları hareketleri taklit ederek hücreler arasında hareketlerini gerçekleştiriyor.
Araştırmacılar laboratuvar ortamında yapılan testlerde insandan alınan nöronlara mikroskop altında çizikler oluşturarak zarar verdi ve böylece açık bir yarayı taklit ettiler. Küçük bir alanda olan ant-robotlar birleşerek büyük kümeler haline geldi ve nöronlar arasında köprüler kurarak bu açık yarayı iyileştirmeyi başardı.
Nöronların büyümesinin nasıl sağlandığı henüz tam olarak bilinmiyor. Ancak bu minik biyo-robotların ilerde yara ve doku iyileştirilmesi, beyindeki sinirle ilgili hastalıkların tedavisi gibi alanlarda büyük potansiyele sahip olduğu belirtiliyor. Çalışmanın başında yer alan Prof. Michael Levin soluk borusundan alınan hücrelerin herhangi bir modifikasyon yapılmadan kendi başlarına hareket etmeleri ve nöronların büyümelerini sağlamalarının büyüleyici ve beklenmedik bir gelişme olduğunu söyledi.
Profesör Levin ant-robotların insanın kendi hücresinden üretildiği için bağışıklık sistemini tetiklemeyeceğini ve tedavi süresince bağışıklığı baskılayacak ilaç kullanmaya da gerek olmayacağını söylüyor
