Plastik zamanla yavaş yavaş parçalandığında, boyutlarına bağlı olarak mikroplastik ve nanoplastik adı verilen daha küçük parçalar üretir. Bu küçük plastik parçaları su ve gıda kaynaklarını kirletiyor ve insanlara ve diğer canlı organizmalara girebiliyor. Gerçekten de araştırmacılar, test edilen çoğu yetişkinin kanında küçük plastik parçacıkların olduğunu buldu.

Bu plastiklerin neden olabileceği zararları yeni yeni keşfetmeye başlıyoruz. Nanoplastiklerin koruyucu kan-beyin bariyerini geçebilecek ve hatta bireysel nöronlara (bir tür beyin hücresi) girebilecek kadar küçük olmaları özellikle endişe vericidir.

EN HIZLI BÜYÜYEN YIKICI BİR HASTALIK

Yeni bir çalışma, nanoplastiklerin beyinde Parkinson hastalığında görülen değişiklikleri tetikleyebildiğini gösterdi. Parkinson hastalığı en hızlı büyüyen ve en yıkıcı nörolojik hastalıklardan biridir. Hareketi kontrol eden uzman sinir hücresi popülasyonunun ölümüyle karakterizedir.

Araştırmacılar, ortamda bulunan nanoplastiklerin alfa-sinüklein adı verilen bir protein ile etkileşime girebildiğini gösterdi. Bu protein, sinir hücresi iletişiminde rol oynadığı her beyinde doğal olarak bulunur. Ancak Parkinson ve bazı demans türleri gibi hastalıklarda alfa-sinüklein değişir.

Proteinler bir araya gelerek alfa-sinüklein fibrilleri adı verilen yapıları oluşturur. Bu fibrillerin daha sonra Parkinson hastalığı ve bazı demans türleri olan kişilerde sinir hücrelerinde biriktiği görülebilir. Normalde alfa-sinüklein sinir hücrelerinde geri dönüştürülür, ancak protein bir araya gelmeye başladığında hücrelerdeki makineler atıklara ayak uyduramaz.

HÜCRELER VE CANLI FARELER

Araştırmacılar nanoplastiklerin hücreler ve canlı fareler üzerindeki etkisini araştırmak için çok çeşitli laboratuvar teknikleri kullandılar. Ekip, bardak gibi tek kullanımlık ürünler üretmek için yaygın olarak kullanılan bir malzeme olan polistirenin nanopartiküllerini kullandı.

Nanoplastiklerin alfa-sinükleine sıkı bir şekilde bağlandığını ve bunun Parkinson hastalığında görülene benzer toksik kümeler oluşturmasına neden olduğunu buldular. Daha da önemlisi, alfa-sinüklein ile nanoplastikler arasındaki etkileşim, test edilen üç modelde görüldü. Bunlar test tüpleri, kültürlenmiş sinir hücreleri ve canlı farelerdi.

DÖRT ÖNEMLİ GÖZLEM

Araştırmacılar dört önemli gözlem yaptı. Birincisi, nanoplastikler alfa-sinüklein'i hızlı ve sıkı bir şekilde bağlar. İkincisi, nanoplastikler alfa-sinüklein birikimini ve fibril oluşumunu teşvik eder. Üçüncüsü, nanoplastikler ve alfa-sinüklein, kültürlenmiş nöronlara girebilir ve protein parçalanmasını (alfa-sinüklein fibrilleri gibi protein yığınlarının doğal olarak meydana gelen imhası) bozabilir.

Dördüncüsü, nanoplastikler ve alfa-sinüklein sağlıklı fare beyinlerine enjekte edildiğinde, alfa-sinüklein fibrilleri oluştu ve beyindeki sinir hücrelerinde bulundu. Bu, Parkinson hastalığının ve ilişkili demans türlerinin ayırt edici özelliklerinden biridir.

Birkaç hayvanda araştırmacılar, nanoplastiklerin tek başına (alfa-sinüklein olmadan) enjeksiyonunun, sinir hücrelerinde alfa-sinüklein fibrillerinin oluşmasına ve birikmesine neden olduğunu gördü. Bu son nokta en çok endişe verici olanıdır çünkü nanoplastiklerin, canlı bir organizmada özellikle Parkinson hastalığında ölen sinir hücrelerinde alfa-sinüklein fibril oluşumunu kendiliğinden teşvik edebildiğini göstermektedir.

GENİŞ KAPSAMLI ÇIKARIMLAR

Bu sonuçlar, plastik atıkların ve çevre kirliliğinin daha fazla izlenmesi ihtiyacını vurgulamaktadır. Mikroplastiklerin kanser ve bağışıklık hastalıklarını teşvik etmedeki etkisi aktif olarak araştırılıyor ancak bu çalışma, mikroplastiklerin insan sağlığı üzerinde geniş kapsamlı etkileri olduğu fikrini daha da destekliyor.

Nanoplastikler ile alfa-sinüklein arasındaki etkileşimin insan beyninde nasıl ve olup olmadığı sorusu hala cevapsız kalıyor ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. Farklı plastik türlerinin farklı etkilere sahip olup olmadığını anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Yine de sonuçlar, Parkinson hastalığının gelişimini destekleyen potansiyel çevresel faktörlere ışık tutuyor. Bu da büyük miktarlarda nanoplastiklere maruz kalan belirli risk altındaki grupların ve bu kişilerin artan sayıda nörolojik hastalığa yakalanıp yakalanmadığının izlenmesine yol açabilir.

Kaynak: The Conversation