İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı gazeteci Can Ataklı hakkında, sosyal medya hesabında şehit aileleri ve şehit babalarıyla ilgili söylemleri nedeniyle, "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçundan dolayı" resen soruşturma başlatmıştı.

Can Ataklı bugün Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayına geldi. Yaklaşık bir saat süren ifadenin ardından Ataklı, adli kontrol talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk edildi. Sulh Ceza Hakimliği Ataklı hakkında, yurt dışı çıkış yasağı ve en yakın karakola imza atma şeklinde adli kontrol hükümleri uygulanarak serbest bırakılmasına karar verdi.

ATAKLI: SÖZLERİM ÇARPITILDI

Ataklı, 22 dakikalık konuşmasının sadece 9 saniyelik bir kısmının servis edildiğini aleyhine bir linç kampanyasına dönüştüğünü söyledi.

Ataklı, şunları kaydetti:

"Mesleğe tam 47 yıl önce başladım. Çok güzel günlerin yanı sıra büyük sıkıntılar yaşadığım dönemler de oldu elbette. Yazdıklarım söylediklerim nedeniyle zaman zaman ağır eleştirilerle hatta linç kampanyaları ile çok karşılaştım. Ancak hiçbiri dünkü YouTube konuşmamdan sonra başlatılan linç kampanyası kadar büyük olmadı.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'dan Filistin açıklaması Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'dan Filistin açıklaması

22 dakikalık konuşmamın sadece 9 saniyelik bir bölümü saray trolleri ve yandaş medya tarafından servis edildi ve kıyamet koptu. Bunca yıllık meslek hayatımda neler yaptığımı, neler yazdığımı neler söylediğimi bilenler elbette buna gülüp geçti ama, kampanya o kadar büyük hale geldi ki beni çok sevenler bile korkuya kapıldı.

"ÖZÜR DİLERİM..."

"PKK terörünü başladığı günden beri bilen ve izleyen biriyim. Her şehit haberi geldiğinde benim de yüreğimin nasıl yandığını bilen biliyor, zaten bu anlatılmaz, içi yanan insanın tutum ve davranışlarına yansır bu. Ancak bugün öyle bir ortamda yaşıyoruz ki azgın bir şovenizm bir anda tüm ülkeyi esir alabiliyor, yaratılan algıdan toplumun tüm kesimleri etkilenebiliyor. Dünkü konuşmamda şehit cenazelerini istismar ederek bunu kin ve nefrete çevirmek isteyenleri eleştirirken söylediğim bir cümle konuşmanın tamamını değil sadece o bölümünü bile tam izlemeyen birçok şehit yakınını kırmış olabilir. Bu nedenle öncelikle hepsinden özür dilerim.

Buna karşı yanlış bir şey yapmadığımı, iktidarın hâkim kıldığı algı operasyonunun hedefine oturtulduğumu da söylemek istiyorum."