Nereden çıktı bu Husiler

Gazze’de üç yüz güne yaklaşan savaş, diğer bölgelerdeki proxy/ vekalet savaşlarının aksine savaşan silahlı güçleri daha görünür kıldı.

Hamas’ın silahlı kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın İsrail’in işgal ve ablukasına karşı başlattığı 7 Ekim’deki operasyonun ardından bu silahlı gruplar, başta habersiz oldukları operasyonun şokuyla, yıllardır “düşman” İsrail’e karşı yeteneklerini gösterme fırsatı yakalamıştı.

İçlerinde, tüm dünyayı sarsacak eylemlerle en az Kassam’ın çıkışı kadar şaşırtan "Husiler" oldu.

Gazze’de, İsrail’in işlediği sivil katliamların durdurulamadığı bir çözümsüzlüğün ortasında, dahası bu savaş yayılır mı endişesinin yaşandığı bölgede, nereden çıktı bu Husiler ve kimdi?

Husiler, Ortadoğu’nun tüm ülkelerinde yaygın olan kabile/aşiretlerin Yemen’deki örneği; bir grubun ismi. Aşiretin ismi, kurucusu, Kuzey Yemen’deki Saa’da kenti doğumlu Hüseyin Bedrettin el- Husi’den geliyor. Husiler aslında, Zeydilik mezhebiyle ilgili dini faaliyetlerini sürdüren bir grup.Tüm Zeydiler Husilere mensup değiller çünkü. Husi olanlar da, kendilerini “Ensarullah” olarak tanıtıyor. Hareketin organları, Ensarullah Hareketi, Ensarullah Silahlı Kuvvetleri gibi isimlendiriliyor.

İsyanlar tarihinin "itaatkarları"

Uzun yıllar Osmanlı hakimiyetinde kalan Yemen’deki Zeydi gruplar arasında yaşanan güç mücadeleleri, mezhepsel farklılıklardan çıkan çatışmalar, İngiltere ve İtalya gibi devletlerin kışkırtmalarıyla Osmanlı askerleri ve halkı yağmalama noktasına gelen isyanlar sonunda tekrar Osmanlı’ya bağlanma anlaşmasıyla sonuçlansa da durmadı.

Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlı'dan ayrılan Yemenli aşiretler, Kuzey Yemen’de bağımsızlık ilanı karşılığında, Güney Yemen'in kontrolünü vererek İngilizlerle anlaştı. Ancak bir süre sonra Güney Yemenliler de bağımsızlık istedi ve kazandı.

1990'da iki devlet birleşerek bir Yemen Cumhuriyeti kurulsa da bölgede karışıklıklar yine bitmedi, kısa süre sonra iç savaş patlak verdi.

Tüm bu isyanlarda Yemen'deki aşiret grupları, güçlendikçe bu gücü otoriteye karşı kullandı. Husiler de güçlenen bu gruplardan biriydi.

Zeydiler ve Husiler

Daha sonraları siyasi harekete dönüşen Husilerin, kendi aşiretlerinden fazla destekleyicisi olmasının en önemli motivasonu Zeydilik; İran’ın resmi mezhebi Caferilik gibi Şiiliğin bir kolu olması şüphesiz. Zeydilik, Sünni ulemanın “siyasi mezhep” olarak tanımladığı Şiiliğin bir kolu olsa da itikadi bazı konularda sünniliğe yakın bir mezhep olarak değerlendiriliyor. İmamet konusunda Şii dünyadan ayrılan Zeydiler, Velayet sistemi konusunda ortak düşünceye sahipler. 4 halife dönemiyle ilgili de Hz. Osman’ın hilafetine itirazlarıyla da Sünni dünyadan ayrılıyorlar. Devleti yöneten kişinin Peygamberimiz Hz. Muhammed'in soyundan gelmesi gerektiğine inanıyorlar.

Mezhep meselesi, hareketin dini yönünün değişip siyasi yöne doğru evrilmesinin damarı olarak değerlendirilen bir durum.

1992’de Gençlik Hareketi kurarak kurumsallaşma adımı atan Husiler, 2000 yılına kadar belli bir kitle ve güce sahipti.

İran devrimi, 11 Eylül saldırıları ve Arap Baharı, Yemen'de de etkisini göstermiş, mezhebi Husileri İran ile yakınlaştırırken, kendisi de Zeydi olan Yemen Devlet Başkanı  Ali Abdullah Salih’i, Suudi Arabistan ve ABD ile işbirliğine itmişti.

Husiler bu yüzden Ali Abdullah Salih'i meşru olarak görmemiş, iç ve dış politikalarını şiddetle eleştirmiş, eleştiriler çatışmalara dönmüştü.

Antiemperyalist bir çizgi benimseyen Husilerin sert ABD karşıtı sözylemleri, camilerde Amerikan ve İsrail karşıtı vaazların verilmesi, sokaklarda gösterilerin yapılması, bayrakların yakılması gibi eylemleri, dünyadaki küresel güçlerle iyi geçinmeye çalışan Ali Abdullah Salih yönetimi ile gittikçe arasını açtı.

2004, "intikam yılı" 

1993-1997 yılları arasında milletvekilliği yapan, 2000'de hareketin liderliğine geçen Hüseyin Bedrettin el-Husi'nin, 2004 yılında merkezi hükümet tarafından hakkında  tutuklama kararı çıkarılmasıyla başlayan isyanlar ise geri dönülemez bir noktaya getirdi. Amerikan karşıtı şiddet içeren protestolar düzenlemek gibi suçlamalarla hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.

Hüseyin Bedrettin el-Husi, karara itiraz etti, Husiler isyan başlattı. Sana'daki Ulu Camii önünde gösteri yapan 600'den fazla Husi  destekçisinin tutuklaması ve Hüseyin Bedrettin el-Husi'nin yakalanması için binlerce dolar ödül koyan Ali Abdullah Salih yönetimi, El-Husi ve adamlarını Suudi Arabistan sınırına yakın dağlık bölgedeki bir mağarada saklanırken buldu ve öldürdü.  Bundan sonra kelimenin tam anlamıyla mesele intikama dönüştü.

Suudi Arabistan'ın, Ali Abdullah Salih yönetimine finansal ve askeri yardımlarına rağmen 6 yıl süren isyanlar bastırılamadı.

Ali Abdullah Salih, Yemen Devriminin ardından 2012'de istifa etti.

Husiler ayrıca Yemen'de kontrolü altında olmayan toprakları da ele geçirmeye başladı. Bu durum, Husilerin de İran'dan destek aldığını gösteriyordu.

Husilerin füzeleri ve İran desteği

Batılı Yemen uzmanlarının ispat etme yarışına girdiği bu "destek" özellikle Arap coğrafyası için hala ilgi çekici bir konu.

 Arap ve İslam dünyasında ne kadar netameli, sıkıntılı konu varsa bunların hamiliğine soyunan Husiler şu aralar batı dünyasında da çok popüler.

Çünkü, dünya petrolünün % 18'ini taşıyan tankerlerin geçtiği çok önemli bir boğaz hattı olan Babül Mendep, Güneydoğu Asya'dan Kızıldeniz'e hatta Pasifik'ten gelen bütün enerjiyi taşıyor. Dünya deniz ticaretinin navlunun % 120'si buradan geçiyor. Husiler, böylesine stratejik bir yerde yaşıyorlar.

Yemen'in başkenti Sana da şu anda onların yönetiminde.

Gazze Savaşı'ndan sonra İsrail'e gittiğini tespit ettikleri gemileri füzelerle durduran Husi/Ensarullah güçleri, ister istemez dünya deniz ticaretini aksattı. Navlun maliyetleri arttı, gemiler Güney Afrika'nın Ümit Burnu'ndan dolaşmak zorunda kaldı. Artan benzin, petrol fiyatlarıyla "ortalığı karıştıran gruplar" olarak gündemde.

Bu cesareti kimden alıyor, hangi ülkeden alıyor? sorularının cevabı ise mezhepleri ve Yemen'deki iç savaşta silah, mühimmat, teçhizat hatta asker/eğitim donatım işlerinin bütün lojistiğini sağlayan ülke olarak İran'ı işaret ediyor.

Hatta bazı kanıtlar da ortaya konuldu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden kararlar çıkarıldı, ABD ve İngiltere liderliğinde, Husileri Yemen'den atmak, yok etmek için Uluslarası bir koalisyon kuruldu. Uluslarası Koalisyon da vekaleti bölgedeki iki önemli oyuncuya; Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne verdi.

Miss Universe, Afrika’nın çirkin yüzünü gösterdi Miss Universe, Afrika’nın çirkin yüzünü gösterdi

Husilerle baş edemeyen koalisyon Yemenlileri cezalandırdı

Yemen, Uluslarası Koalisyon uçakları tarafından 10 yıl boyunca vuruldu, pazar yerleri, cenaze törenleri, öğrenci servisleri gibi sivillerin hedef alındığı saldırılarda yüzlerce insan öldürüldü, 150 binden fazla insan açlıktan, bulaşıcı hastalıktan öldü, büyük bir ablukaya alındı. Birleşik Arap Emirlikleri ülkenin üçte birini ele geçirdi ve yine strejik bir nokta olan Sokotra Adası dahil ülkenin güneyi ile kuzeyindeki bazı bölgeler, Suudi Arabistan ve BAE tarafından paylaşıldı.

Ama başkenti Sana da dahil olmak üzere 31 milyon nüfuslu Yemen'in 21 milyonunun yaşadığı batı bölgesi hala Husilerin/Ensarullah'ın elinde.

İsrail'in Gazze'ye yönelik 7 Ekim'de başlattığı saldırılara karşı İsrail ve destekçilerinin gemilerini hedef aldığı saldırılarında da Ensarullah güçleri durdurulabilmiş değil.

Hedef aldıkları gemi  sayısı 200'e yaklaştı

Saldırılarının en güçlü aşamaya geçtiğini duyuran Ensarullah lideri Abdulmelik el-Husi, hedef alınan Amerikan, Siyonist ve İngiliz gemilerinin toplam sayısının 170'e ulaştığını açıkladı.

Geçtiğimiz hafta cuma günü Tel Aviv'i hedef alan 1 ölü ve yaralıların olduğu saldırıların ardından İsrail karşılık olarak Ensarullah'ın kontrolündeki Hudeyde limanını bombaladı.  

Tehditlerin devam ettiği bu süreçte Husilerin vurulması, Lübnan'ın vurulması İran'ın dahil edildiği daha büyük bölgeye yayılmış kapsamlı bir savaş anlamına geliyor.

Suudi Arabistan, Hudeyde Limanı saldırısıyla ilişkisinin olmadığını duyursa da Ensarullah, müzakereleri bitirme, Aramco petrol tesislerinin de içinde olduğu stratejik noktaları vurmakla tehdit etti.

Bu arada, BM Yemen Temsilcisi Hans Grundberg, Sana Hükümeti ile Suudi Arabistan tarafından atanan Yemen Başkanlık konseyi arasında bankacılık sektörü ve Yemen Hava Yolları ile ilgili gerginliğin azaltılması  konusunda bir anlaşmaya varıldığını açıkladı.

Grundberg açıklamasında, tarafların BM yol haritasına dayalı tüm ekonomik ve insani konuları görüşmek üzere toplantılar düzenleyeceği belirtildi.

Sana müzakere heyeti de bu açıklamayı destekleyerek doğruladı.

Editör: Burçin Çelikkol