MERT SAYAN – HABER MERKEZİ
Milyonlarca insanın ekmek parası için koşup geldiği İstanbul, her gün nice hayatta kalma mücadelelerine, nice “aslanın midesinden ekmeği çıkartma” savaşlarına tanık oluyor. İşte, ekmeği aslanın ağzından değil, midesinden çıkarıp rızkını elde etmeye çabalayanlardan biri de, kadın kurye Reyhan Aydın.
Zorlu yaşam şartları ve geçim sıkıntısı nedeniyle hayatını sürdürebilmek için kuryelik yapmaya başlayan Reyhan Aydın, işin güçlükleri ve tehlikeleriyle yüzleşmek zorunda kalırken, ailesine bakabilmek için her gün yeni bir mücadele veriyor.
Aydın, ailesine bakabilmek için riskli bir meslek seçmek zorunda kaldığını ve her gün ölüm tehlikesiyle yüzleştiğini ifade etti. Sektörde daha çok erkeklerin çalıştığını vurgulayan Aydın, bir kadın için mesleğin fazlasıyla dezavantajlı olduğunu belirtti. Çalışma koşullarının, yaşadığı zorlukların ve geçim derdinin ağır yükünü taşıyan Aydın, hayatın ona sunduğu bu zorluklarla başa çıkmaya çalışıyor.
Diyarbakır'dan, İstanbul’a 2005 yılında göç eden Aydın, tekstil ve güvenlik hizmetleri gibi farklı sektörlerde çalıştığını söyledi. Kuryelik yapma kararını, iş kolunun sağladığı esneklik ve mobilite nedeniyle aldığını vurgulayan Aydın, şu ifadeleri kullandı:
“5 yıl ben güvenlik sektöründe çalıştım. Zordu benim için. Çok stres altındaydık. Yani temel ihtiyaçlarımızı gidermekte zorluk çekiyorduk. Benim 16 yaşında çocuğum var. Okula gitmem gerekiyor. Bu arada çocuğumu tek başıma büyütüyorum. Babayla ayrıldık. Nasıl söyleyeyim? Mesela sabit bir yerde çalıştığın zaman belirli bir saat orada çalışmak zorundasın. Ama kuryelik de esnek saatler var. Ben o esnek saatleri içerisinde gidip akşam yemeği hazırlayıp çocuğumu karşılayabiliyorum. Çünkü bir anneyim. Evet, evde bir anne profili olsun ama çalışmam da gerekiyor. Bunun için kuryeliği seçtim. Eve bir şeyler lazım oluyor, alışveriş vesaire. Tek başına bir hayat mücadelesi verdiğin zaman işini kolaylaştıracak şeyler gerekiyor. Kuryelik bana burada cazip geldi”.
Tek başına çocuğunu büyüttüğünü vurgulayan Aydın, bazen oğlunun kuryelik nedeniyle endişe duyduğunu ancak ona çok güvendiğini söyledi. Aydın; “Endişeleniyor ama bana güveniyor. Hatta motor kullanmayı kendisine öğretmemi istiyor. Dört yaşlarındayken ona bisiklet sürmeyi öğretmiştim ve şimdi aktif bir bisiklet kullanıcısı. Bu işi yapmam hoşuna gidiyor” şeklinde konuştu.
“SIKIŞTIRANLAR OLUYOR, BİZİ SEVMİYORLAR”
Reyhan Aydın, bir günlük çalışma şeklinin tamamen hava durumuna bağlı olduğunu belirtirken, trafikte yaşadığı zorluklara değindi. Bir kadın olarak trafikte kasıtlı olarak sabote edildiğini ifade eden Aydın; “Bizi sıkıştıranlar oluyor. Bizi sevmiyorlar biraz. Küçük araç olduğumuz için sevmiyorlar çoğunlukla. Ama sevenler de var” dedi.
“GÖKYÜZÜ ALTINDA ÇALIŞIYORSUN”
Aydın, rahat çalışabilmek adına kaskına hiç çıkarmadığını ifade etti. Ayrıca, mesleğinin en zor taraflarından birinin hava şartları olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Aslında zorluğu var mı? Evet zor, hava şartları. Zaten gökyüzü altında çalışıyorsun, yağmur yağabilir, taş da yağabilir misal. Zor tarafı birincisi hava şartları. Ondan sonra trafik, zaten bu enflasyondan dolayı ekonomik durumdan ötürü insanlar, toplum inanılmaz. Biz bizzat işin içinde olduğumuz için bunu söylüyorum. Belki alakasız olur ama çok gergin, çok stres altındalar ve bunu sana yansıtıyorlar. Mümkün olduğu kadar onlardan uzak durarak işimizi yapmaya çalışıyoruz. Açıkçası bu kadın olarak zorlayan tarafları bunlar diyebilirim”.
Özellikle kadın müşterilerin karşılarında yine bir kadın kurye gördükleri zaman çok mutlu olduklarını ifade eden Aydın, gün içinde eğlenceli veya komik olaylar da olduğunu belirtti. Onlardan birini şu sözlerle anlattı:
Aydın “Bazen çok komik şeyler de oluyor. Genç biri sipariş vermişti. Siparişi gence verirken içeriden annesi gördü. Tam vereceğim ödeme alıyoruz, kafamda da kask var. Sesimi duydu tam böyle kapının içinden geçiyor kadın geri geri geldi. ‘Ana kız ya la bu’ dedi. Ben buna bayağı bir gülmüştüm. Zorlukları var ama biraz da ben motoru sevdiğim ve tutkum olduğu için bu zorluklar gözüme gelmiyor”.
“RÜZGÂR BİZİ MAHVEDİYOR AMA SEVİYORUZ”
Motorla bir bütün olduğunu ve motoru bir kez hissettiğinde bir daha asla bırakmayacağını söyleyen Aydın, motor üzerindeki hislerini anlatırken, şunları söyledi:
“O motorun üstünde, mesela, ben şu an küçücük bir şeyim değil mi? Ama motora bindiğimde devasa bir şeye dönüşüyorum. O kadar özgür hissediyorum ki, zaten o özgürlüğü hissetmek gerçekten muazzam bir şey. O rüzgârı hissetmek... Rüzgâr bazen bizi mahvediyor ama biz yine de seviyoruz”.
“…ABİ, HACI, DAYI, AMCA DİYENLER OLUYOR”
Toplumda kurye mesleğinin erkek işiymiş gibi bilinmesini eleştiren Aydın, bunun yansımalarını trafik de sıkça gördüğünün altını çizdi. Ayrıca, takdir edenlerin de olduğuna değinen Aydın; “Mesela abi, hacı, dayı, amca diyenler oluyor. Sonra hani yaklaşınca çok özür dilerim abla, ben erkek sandım diyenler oluyor. Diğer yandan da trafikte kırmızı ışıkta bekliyorsun. Kadın olduğunu anladığı zaman ya camı indiriyor ya ablacığım kusura bakma yanlış anlama ama gerçekten çok gururlandım. Sizinle gurur duyuyorum. Çok olumlu tepki alıyorum” diye konuştu.
“KENDİMİZİ KAMUFLE EDİYORUZ”
Aydın trafiğe çıktığı zaman başka bir insan olması gerektiğine dikkat çekerek, kendisini kamufle ettiğini söyledi. Trafikte rahatça sipariş taşıyabilmek için bunun gerekli olduğunu ifade eden Aydın, “Trafiğe çıktığımız zaman o kadını biraz daha arka plana bırakıyoruz, kamufle ediyoruz kendimizi açıkçası. Bir kadın görüp sıkıştırmasınlar, rahatsız etmesinler daha böyle sakin bir şekilde siparişlerimizi taşıyalım diye. Normal standart bir kurye olarak görsünler biraz. Diyorum ya siparişe giderken mesela kaskı çıkarmıyorum kafamdan. Yani bu kask bütün gün benim kafamda dolaşıyor. Bu da benim için ayrı bir zorluk.” dedi.
Trafikte zaman zaman kasıtlı kaza yapmaya zorlandığını söyleyen Aydın, başında geçen bir olayı şöyle anlattı:
“Bir yanda aracı yolun ortasında özellikle dolmuşlar, taksiciler, halk otobüsleri bildiğin bunlar trafik canavarı. Onları gördüğümüz zaman kaçıyoruz. Bu da işte mesleğin ayrı bir sorunu. Bir anda duruyor, kapıyı açıyor, önünü kesiyor. Daha geçen gün biri benim yolumu kesti. Araç geldi kafa kafaya tam geçecektim. Adam ne yapıyor biliyor musun? Geldi beni ittiriyor. Abi ne yapıyorsun? Yani şimdi bu geri vitesi yok bu aracın. Sen beni sıkıştırdığın için ben devam da edemiyorum. Ama nasıl bağırıp çağırıyor. Bir de üste çıkmaya çalışıyor”.
“KENDİMİ SÜREKLİ KORUMA İHTİYACI DUYUYORUM”
Aydın, çeşitli tehlikelere karşı kendisini korumak amacıyla ‘intercom’ isimli bir bilişim ağı kullandığını belirtti. Kaskı aracılığıyla görüntü ve ses kaydı alan bu sistemin, aynı zamanda konum bilgilerini de kaydettiğini belirten Aydın, acil durumlar için bu tür bir sistemin önemli olduğunu vurguladı. Kesinlikle böyle bir sistem ihtiyacı olduğunu ifade eden Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Telsiz gibi bir şey. Acil bir durum olur, bir taciz olur, ne bileyim gasp olur vesaire. Yerimizi bilsinler diye. Konum paylaşıyoruz arkadaşlarımızla. Biz mesela WhatsApp grubu oluşturduk oradan. Geç saatler olduğu zaman ya da sıkıntılı bir yere gittiğimiz zaman iletişime geçiyoruz, irtibatta kalıyor. Biz o bölgeden dönene kadar. Yani öyle bir yer. Çünkü herkese sipariş götürüyorsun. Bunun içinde katili var, psikopatı var, hırsızı var, hırlısı var. Kimin ne boyutta psikopat olduğunu bilmiyorsun. Her kapıyı çalıyorsun çünkü. Mesela bu en zor şeylerden bir tanesi, riskli olanlardan bir tanesi. Görüyorsunuz. Kız yolda gidiyor, arkasından adam geliyor kızı kesip biçiyor. Toplum sağlığı da çok bozuldu, inanılmaz bozuldu. Mümkün olduğu kadar müşteriye gittiğimiz zaman bir adım geride kalıyoruz ki olası bir hamle de kendimi koruyabileyim. Müşterinin kapısına gittik ya, kapıya çok yaklaşmıyoruz. Böyle bir kaçış yeri bırakıyoruz, mesafeli davranıyoruz. Çünkü onu göz önünde bulunduruyorsun. Olma ihtimali var”.
İşini çok severek yaptığını söyleyen Aydın, ödeyemediği Bağ-Kur borcundan dolayı herhangi bir destek gelmesini beklediği söyledi. Borcunun çok biriktiğini ifade eden Aydın, sağlık hizmeti ve ilaçlarını alamadığını ifade etti.
Aydın, “Bağ-Kur faiz işletiyor. Bu konuda bize mesela devlet yardımcı olsaydı ne güzel olurdu. O borcu ben ödemekle mükellefim. Ben sağlık hizmetinden faydalanabileyim. Nasıl olsa o borcu ben ödeyeceğim”. diyerek sitemini dile getirdi.
“ÖLÜMÜ SOL CEBİMİZE KOYUP ÇIKIYORUZ”
Aydın, İstanbul’daki kuryelerin kesinlikle bir eleme usulüne uygun olarak sayısının düşürülmesinin gerektiğini söyledi. Herkesin iyi para kazanacağına inanarak kurye olmak istediğini ifade eden Aydın, şöyle dedi:
“Her önüne gelen kurye olamasın. Diyeceksiniz ki neden? Çünkü çok ölümler oluyor. Dışarıdan o kadar çok farklı lanse ettiriliyor ki kuryelik. Böyle çok çok büyük paralar kazanılıyor gibi. Ama öyle değil, işin iç yüzü öyle değil. Bu sefer gençler hevesleniyor evet ben bu işi yaparım, para kazanayım diyor. O hevesle giriyor işin içine ve kaza yapıyor. Evet sözün özü kesinlikle çok.
Trafikte kuryelerin yaşadığı kazalardan çok etkilendiğini söyleyen Aydın, o günün verimsiz çalışmasına neden olduğunu ekledi. Aydın, bir gününden şöyle bahsetti:
“Bir gün ben bir tane kazayı gördüm. Böyle belimden aşağı tutmadı ama ordaydım ben motordan restorana nasıl gittim bilmiyorum. Çalışamadım. Ayaklarım tutmadı. Dizlerim tutmadı çünkü, aynı işi sen de yapıyorsun bir an empati oluyor. Kendini orada görüyorsun. Biz her sabah ölümü sol cebimize koyup çıkıyoruz. O günü kazasız atlattıysak, eve geldiysek ‘Yarabbi şükür bugün de ölmedik’ diyoruz. Bugün de kaza yapmadık, sakatlanmadık. Bu en riskli olanlarından bir tanesi. Ben olumsuz tarafına odaklanmak istemiyorum ama en can sıkıcı şeylerden bir tanesi bu. Bazen öyle kazalar atlatıyoruz ki benim ciğerlerimden böyle bir şey aşağı doğru akıyor. Böbreklerim damarlarım yer değiştiriyor resmen”.
“DÜŞÜNCELERLE MOTORA BİNEMEZSİN”
Aydın, kendisinin de birkaç kez ufak çaplı kazalar yaptığını söyledi. Motor kullanırken ‘göz nereye giderse motor oraya gider’ mantığının olduğunu dile getiren Aydın
“Şöyle söyleyeyim bir kere zaten sen trafiğe çıktın mı motorda kafanda ne varsa her şeyi bırakman gerekiyor. Düşüncelerle motora binemezsin. Böyle bütün algıların açık olacak. Önündeki araç, arkandaki araç. Onlar sana bakmıyor, seni görmüyor, yok sayıyor. Sen onların hamlelerini göreceksin”. şeklinde konuştu.
“HİÇBİR EĞİTİM ALMADIM”
Aktif bir bisiklet kullanıcısıyken, motorlu kurye olma hikayesini Reyhan Aydın, şu ifadelerle anlattı:
“Bisikleti çok seviyordum ve iki tekerlekli araçlara karşı özel bir tutkum vardı. Bir aracım da vardı ama onu sattım. Bisikletle şehre gitmek, özellikle işe gidip gelmek zamanla bana zor gelmeye başladı. Zaman benim için çok kıymetliydi ve onu en verimli şekilde kullanmam gerekiyordu. Toplu taşıma da bana zaman kaybettiriyordu.
Motor, bana zaman kazandıracağı için motor kullanmaya karar verdim. Bir AVM’de çalışıyordum o zamanalar. Oraya gidip bir motor beğendim. ‘Bunu AVM’nin otoparkına getirmelerini istedim ve motoru getirdiler. Motorun özelliklerini öğrenmek için ‘Tanıtım, kontak, vites’ gibi sorular sordum ve gerekli bilgileri aldım. Akşam iş bittiğinde, AVM’nin otoparkı boşaldığında motorla pratik yapmaya başladım. Hiçbir eğitim almadım, tamamen kendi kendime öğrendim”.
“BU MESLEKTE KAPORTA BİZİZ”
Aydın, zaman zaman günlük çalışma saatlerinin 13-14 saatlere çıktığını belirtti. Kuryelikte ‘kaporta’nın kendisi olduğunu ifade eden Aydın, işini en çok etkileyen faktörün hava koşulları olduğunu söyledi. Yağmurlu ve rüzgârlı havalarda çalışmanın çok daha zor olduğunu vurgulayarak, yağmurlu ve rüzgarlı havalarda kuryelerin çalışmasını yasakladığı için İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'ya çok dua ettiğini de sözlerine ekledi.
“GEMİSİNİ KURTARAN KAPTANDIR”
Bu meslekten dolayı sosyal hayatının olumsuz etkilendiğini ifade eden Reyhan Aydın, “Size sosyal hayatın kalmıyor. Ailenle zaman geçiremiyorsun, sosyal bir faaliyet yapamıyorsun. Çünkü çalışma odaklı çalışırsan para kazanacaksın. Çalışmazsan kazanamazsın. Gemisini kurtaran kaptandır diyorum. Evet kuryelik de öyle. Yani gemisini kurtaran kaptandır”. diyerek sözlerini tamamladı.