HİCRAN KIVANÇ / HABER ANALİZ

İslam ülkeleri 100 yılı çok aşkın süredir yöneldiği Batı’dan umduğunu bulamadı. Dahası, bu yöneliş her alanda çok yönlü bozulmalar, ekonomik ve kültürel sömürülmeler, toplumsal kırılmaları da beraberinde getirdi.
Özellikle BRICS’in Batı’ya ve onun küresel düzeni kontrol etmekte kullandığı kurumlarına bir alternatif gibi ortaya çıkmasıyla birlikte, Türkiye dahil birçok İslam ülkesi bu “seçeneğe” yönelmeyi ciddi ciddi değerlendirmeye başladı. Bu durum Batı’yı doğaldır ki telaşlandırmış görünüyor. 
Tek kutuplu veya iki kutuplu bir dünya için tasarlanmış BM, NATO, AB gibi örgütler son yıllarda yükselen çok kutupluluk seslerini bastıramaz duruma geldi.
Farklı coğrafyalardan bir araya gelen güçler mevcut düzene seslerini yükseltirken bir yandan da genişleme hedeflerini deklare etti. 
ABD ve Batı’ya alternatif hatta karşı, ekonomik iş birliğini önceleyen çok kutuplu dünya düzeninin yollarına taşlar döşenmeye başlandı. 

Yeni katılanların tümü İslam ülkesi

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in 2001’de oluşturduğu yapıya Güney Afrika'nın da katılmasıyla 2011 yılında BRICS adıyla yeni bir küresel pazar doğdu. 
Bu beş ülkenin liderlerinin bir araya geldiği 2023’teki Johannesburg Zirvesinde aldıkları genişleme kararıyla Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de 1 Ocak 2024'te BRICS’e katıldı. Yeni katılanların (nüfusunun yarısına yakını Müslüman olan Etiyopya da sayılırsa) tümünün İslam ülkesi olması konumuz açısından dikkat çekici bir boyut. 

BRICS İktidar medyasının gündeminde: Ekonomik bir dev BRICS İktidar medyasının gündeminde: Ekonomik bir dev

40 başvuru daha!

Hızla büyüyen pazarlardan oluşan BRICS’in bu genişlemesi başarı olarak değerlendirilirken, daha önemlisi alternatif ekonomi ve siyaset gündeminin kabul gördüğünün göstergesi oldu. Ardından, yaklaşık 40 ülke daha katılım başvurusu yaptı. 
ABD ile Çin arasındaki rekabet, Batı'nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar gibi nedenlerle BRICS giderek daha fazla siyasi bir yapı haline geldi. ABD’nin yaptırımlarından mustarip İran da bu yıl başında üye ülkelerden biri oldu. 
BRİCS bugün, dünya nüfusunun yaklaşık %45’ini, gayri safi yurt içi hasılasının %23’ünden fazlasını temsille, tek kutuplu sisteme kafa tutar duruma geldi. 

BRICS’in silahı Yeni Kalkınma Bankası

Küresel ticarette ABD dolarının hakimiyetine zarar verme hedefi, özellikle gelişmekte olan ve daha fazla stratejik özerklik arayışında olan ülkeler için cezbedici oldu. 
BRICS ülkeleri, öncelikle altyapı gelişimini finanse etmek üzere 2015’te Yeni Kalkınma Bankasını (NDB) faaliyete geçirdi. 
Ayrıca üyelerin acil durumlarda kullanabilecekleri, yaklaşık 100 milyar ABD doları büyüklüğünde bir yedek rezerve sahip. 
Bir zamanlar tartışmasız ABD yanlısı olan Körfez monarşileri, hâlâ ABD'nin güvenlik garantilerine büyük ölçüde bağımlı olsalar da, Washington ile olan ittifaklarını dışlayıcı olmayan bir ilişkiye dönüştürdü. 
Bu devletler uluslararası çok kutuplu düzeni deneyimlerken rekabetler ve krizler arasında nasıl yol alacaklarını öğrendi. 

Geleneksel ittifakları sarsmak

Açıkça görülüyor ki Körfez ülkeleri bugün, geleneksel ittifakları sarsmak pahasına bile olsa, yakın komşularıyla iyi ilişkiler sürdürmeye yöneldi. 
Bölgenin petrol gelirine olan bağımlılığını azaltma hedefinde ilerleyen Suudi Arabistan’da yabancı yatırımcı çekmek amacıyla çok sayıda mega proje ortaya çıktı.
Suudilerin, Joe Biden yönetiminin tavrına karşı OPEC+’da aldığı petrol üretimini azaltma kararını uygulamasıyla Avrupa'da benzin fiyatları yükseldi.

Mısır, Fas, Umman

Dolayısıyla Suudi Arabistan gibi BAE ile yakın ilişkiler sürdüren Mısır da Rusya-Ukrayna çatışmasının yarattığı güç boşluğundan yararlanarak tarihi müttefikleriyle aralarını düzeltmeye ve hızla değişen küresel sahnede nüfuzunu arttırmaya girişti. 
Değişen güç dinamikleri domino etkisiyle Fas'ı da etkiledi. Fas Krallığı, Avrupa ve ABD ile bağlarını sürdürmeye çalışırken Çin, Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerle stratejik ticaret ortaklıklarına girdi.
Bir başka ülke Umman, Çin ile sıkı ekonomik ilişkiler geliştirirken aynı zamanda ABD ile arasında artan gerginliklere rağmen Rusya ve İran ile ortaklıklarını da güçlendirdi. Umman-Rusya arasında karşılıklı ticaret hacmi 2023'te %60 arttı.

Kuveyt, Cezayir, Tunus

Kuveyt, siyasi-kurumsal çıkmazı aşmak için Ulusal Meclis'i askıya aldıktan sonra ekonomiyi canlandırma çabaları için Çin’in kapısını çaldı. 10 yıl önce yapımı durdurulan Mübarek Al-Kabeer Limanının tamamlanması için geçen Mayıs ayı sonlarında Çinli yetkililerle görüşmelere ev sahipliği yaptı.
BRICS ülkelerinin uluslararası kuruluşu Yeni Kalkınma Bankası'na resmi olarak en son katılan ülke Cezayir oldu. 
Cezayir Devlet Başkanı’nın, geçen yıl ülkeyi "iki kutbun cazibesinden" uzaklaştıracağını belirterek duyurduğu üyelik başvurusu kabul edildi ve geçtiğimiz günlerde resmen katıldığı duyuruldu.
Körfez monarşisinin aksine, Cezayir'in üyelik talebinin ekonomik olmaktan çok politik olduğu düşünülüyor. 
1974'te Cezayir Devlet Başkanının, BM kürsüsüne çıkarak yeni bir uluslararası ekonomik düzenin kurulmasını talep etmesi, 1989’da G7'nin etkisine karşı koymak amacıyla kurulan gayrı resmi bir grup olan G15'in kurucu üye olması gibi gerekçeler, ülkenin uluslararası sistemi reform etme arzusuna örnek, diplomatik DNA'sı olarak görülebilir.
BRICS ülkelerinin küresel ve politik sahnede aktif rol aldıkları göz önüne alındığında, Cezayir'in bu girişimi tam da uygun bir zamanda gerçekleşti. 
Tunus da BRİCS'e katılmaya ilgi duyduğunu ifade eden ülkelerden ancak henüz resmi bir başvuruda bulunmadı. Ülke, 2021'den bu yana gittikçe kötüleşen derin bir ekonomik krizin içinde. 
Tunus'un geleneksel Batılı müttefikleri, cumhurbaşkanının 2021’deki anayasa darbesini ülkenin demokratik kazanımlarına yönelik ciddi bir saldırı olarak değerlendirerek, destek vermedi. Göç konusunda varılan mali anlaşma ile AB yardımı karşılığında Akdeniz'in fiili jandarması haline getirildi. Ancak krizin boyutu göz önüne alındığında bu yardımın miktarı yetersiz kaldı.
Tunus hükümeti BRICS ve NDB dahil olmak üzere alternatif örgütlerden yardım istemeye kararlı olsa da Said'in girişimi, Tunus'un Batı'daki müttefiklerini korkutmak için tasarlanmış hesaplı bir oyun olduğu tartışmalarına neden oldu. 

BRICS sadece ekonomik birlik mi?

BRICS’in genişleme sürecinde halkı Müslüman olan ülkelerin art arda üye olması, ekonomi ve siyasi rolüyle dikkat çeken bu oluşumun kültürel işbirliği ve bağlantılarını eleştirilerin hedefi haline getirdi. 
İslam dünyası ya da Müslüman nüfusun yoğun olduğu ülkelerde helal ürün endüstrisinin diğer üye ülkelere fırsatlar sunacağı, yiyecekten sağlığa, kozmetikten turizme kadar yeni kapılar açacağı beklentileri doğdu. 
Brezilyalı gıda şirketi BRF ile Suudi Arabistan’ın Kamu Yatırım Fonu’nun yan kuruluşu Helal Ürünler Geliştirme Şirketi ile bir ortak girişim resmileştirdi. Brezilyalı şirketin geçen yıl ağustos ayında başlayan bu girişimle yılın ilk çeyreğinde net karının 2,73 milyar dolar olduğu bildirildi.

Birkaç soru

Bu aşamada birkaç soru sorulabilir. İslam ülkeleri topyekün bir kamp/ittifak değiştirme niyetiyle mi hareket ediyor?
Görünen, İslam ülkelerinin daha çok ekonomik etkenlerle hareket ettiği, Batı odaklı ekonomik oluşumlarda etkin biçimde yer alamadıkları ve yeterli getiri elde edemedikleri için BRICS’i bir ekonomik tercih olarak gördükleri yönünde. 
BRICS’e katılmak, İslam ülkelerinin Batı ile ilişkilerini bozar mı? 
Batı bu konuda endişeli görünüyor. Ancak Batı’nın endişesi, İslam ülkeleriyle ilişkilerinin düzgün kalması ya da bozulmasını istememek odaklı olmaktan çok, yıllardır ballı kârlar sağladığı bu “mecburiyet” ilişkisinin bitmesi olasılığından dolayı görünüyor. İslam ülkeleri ise BRICS’e yönelmelerinin bir kamp değiştirme olmadığı, sadece ekonomik çerçeveli bir seçenek çoğaltma eylemiyle sınırlı olduğu konusunda Batı’yı ikna etme gayretinde. 
BRICS ileride Avrupa Birliği gibi siyasi bir yapıya dönüşür mü?
Hem etnik hem inanç hem coğrafya hem de kültür yönüyle kabaca bir ten uyumu gösteren Avrupa’nın aksine, BRICS’i oluşturan ülkelerin bu kalemlerde ortak yönleri olabilecek en asgari düzeyde. Üstelik BRICS’in, Batı tarafından gerektiğinde kaşınabilecek, kullanılabilecek kırılgan yanları çok fazla. Bu da bu yapının siyasi bir oluşuma evrilmesi olasılığını devre dışı bırakıyor. 
İslam ülkeleri, yoğun ilgi gösterdikleri BRICS’ten en azından ekonomik açıdan getiri sağlar mı?
BRICS’in kurucusu/lokomotifi durumundaki Çin ve Rusya’nın tarihsel, siyasal, diplomatik, ekonomik davranış kodlarını geçmişe doğru çözümlediğimizde, İslam ülkelerinin Batı kampında yüz yılı aşkın süredir elde ettiklerinden çok daha fazlasını buradan sağlayacakları söylenebilir.

Editör: Ömer Göyce