Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle;

"Türkiye Yüzyılı'nda Ailemiz İstikbalimiz temasıyla icra edilen şuranın ülkemiz milletimiz ve tüm ailelerimiz için hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum.

Aile şuralarının ilki 1990 yılında düzenlenmişti. Bizim dönemimizde de şimdiye kadar farklı tarihlerde 4 şura tertip edildi. Her şurada aile başta olmak üzere toplumu ilgilendiren kritik meseleler ele alındı, çözüm önerileri getirildi. Biz de aileye dair politikalarımızı şekillendirirken şura kararlarını rehber edindik. Bunların başında münhasıran aile ile ilgilenecek bir bakanlığın kurulması fikri vardı. Şurada gündeme getirilen bu öneriyi 2011 yılında hayata geçirdik. Böylece aile meselesinin tek bir çatı altında tüm boyutlarıyla yönetilmesini temin ettik.

Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutladığımız bir döneme tekabül eden 8. Aile şurasının da hem kapsamlı bir muhasebe imkanı sunacağı hem de geleceğe dair hedeflerin belirlenmesine katkı sağlayacağı açıktır. Şuraya iştirak eden tüm katılımcıların bugün ve yarın gerçekleştirilecek komisyon çalışmalarına bu zaviyeden bakmalarını özellikle rica ediyorum.

Şuranın temasında da ifade edildiği üzere istikbalimiz olan aile kurumunun korunmasında sizlerin dile getireceği görüşlerin çok değerli ve anlamlı olduğunu bilmenizi istiyorum. Bilim adamlarımızdan uzmanlara, kamu kurumlarından sivil toplum kuruluşlarına kadar konunun tüm paydaşlarını buluşturan şuranın başarılı ve verimli geçmesini temenni ediyorum.

AİLE TÜRK TOPLUMUNUN TEMELİDİR

İnancımızda ve kültürümüzde aile mukaddes bir müessesedir. İnsanı doğumundan ölümüne kadar her alanda kuşatan, hayatın iniş çıkışları karşısında koruyan aile çok büyük bir nimet, eşsiz bir hazinedir. İnsan aile içinde doğar. Ailede huzura erer, aile fertleri arasında kendisini güvende hisseder. Hayata ailesi ile birlikte hazırlanır. Sevginin paylaşılarak çoğaldığı, zorluklara beraber göğüs gerildiği aile insanı insan yapan en önemli hasletlerdendir. Devletin vazifelerinin başında aile kurumu ve neslin muhafazası gelir. İnancımızın bize vaz ettiği bu husus anayasamızda da yerini almıştır. Anayasamızın 41. Maddesi çok açık ve nettir. Aile Türk toplumunun temelidir. Anayasamız böyle söylüyor. Devletin aileyi koruma noktasında sorumluluklarını da ifade etmiştir.

KİMLİK AİLEDE İNŞA EDİLİR

Evet aile toplumun temelidir ve temeli sağlam olmayan toplumlar ayakta kalamaz. Güçlü bir millet güçlü bir aileden oluşur. Eğer güçlü aileler yoksa güçlü bir milleti bulamazsınız. Bu bakımdan aile toplumun çelik çekirdeği, özü, güç kaynağıdır. Aileyi devletin taşıyıcı sütunu ve kilit taşı olarak görüyoruz. Nesilden nesile aktarılan milli kültür ve değerlerimizin vasatı aynı şekilde aile kurumudur. Dil ailede öğrenilir. Ahlak ailede kuşanılır. İnanç ailede yerleşir. Milli şuur ailede kazanılır. Merhamet, şefkat, hürmet, sevgi ailede edinilir. Karakter burada şekillenir. Kimlik ailede inşa edilir. Kişi aile çatısı altında toplumun sorumlu bir ferdi haline dönüşür. Çocukları çağın marazlarından koruyan kalkan yine ailedir. Okuldan önce ilk ve en önemli eğitim kurumu aynı şekilde ailedir. Beşeri, sosyal ve devlet hayatımızda yeri doldurulmaz olan aileye sahip çıkmak insana, topluma, devlete ve milletin istikbaline sahip çıkmak demektir.

Aileyi özellikle bu noktada çok çok önemseyen iktidarımız, partimiz şunu topluma aynı şekilde haykırıyor ve diyoruz ki, aileye gerekli önemi vermeyen hiç bir toplum ekonomik açıdan ne kadar müreffeh olursa olsun geleceğine güvenle bakamaz. İşte batının çıkmazı işte burada. Güçlü bir toplum olmanın yolu sadece maddi imkanlardan değil her şeyden önce güçlü bir aile yapısına sahip olmaktan geçer. Aile meselesine bakarken anne baba ve çocuklardan oluşan bir yapıdan ziyade çok daha geniş bir perspektiften yaklaşmalıyız. Meseleyi basitleştirmek ve sıradanlaştırmak yerine aile kurumunun toplum hayatımızdaki yerini iyi, doğru ve isabetli bir şekilde tayin etmeliyiz.

LGBT DİYE BİR ANLAYIŞ YOKTUR

Müslüman Türk milletinin alameti farikası olan güçlü aile yapımızı zayıflatacak her türlü girişim karşısında teyakkuz halinde olmalıyız. Gerek devlet gerekse şahsi olarak meseleye yaklaşımımız bu yöndedir. Onun için tüm seçim kampanyasında da ifade ettiğim gibi Cumhur İttifakı'nda LGBT diye bir anlayış yoktur. Varsın LGBT illet ittifakının malzemesi olsun tepe tepe kullansınlar. Ama bizde bu yok. Niye? Çünkü bizde aile kutsal bir yapı. Bu kutlu yapıyı biz lekeleyemeyiz. Buna da müsaade etmeyiz, edemeyiz. 

85 MİLYON OLMASI YETERLİ DEĞİL

Modern dünyada şehirleşmenin artmasıyla birlikte aile bağları zayıflarken aile kurumunun önemi esasen daha da artmıştır. Geniş aileden çekirdek aileye oradan da daha bireysel yaşama geçiş günümüz insanını ailenin sunduğu imkanlardan mahrum bırakmıştır. Şurası tartışmasız bir hakikattir ki modern birey daha yalnız, hayatın zorlukları karşısında daha korunaksız çok daha zayıftır. Gelişen iletişim ve ulaşım imkanları modern bireyin yalnızlığına ne yazık ki çare olamamıştır. Hatta ekran ve sosyal medya bağımlılığı başta olmak üzere insan daha fazla içine kapanmış toplumdan daha fazla kopmuştur. Bunun olumsuz etkilerini çok geniş bir alanda hep beraber görüyoruz. Evlenme yaşı kendi toplumumuz dahil sürekli yükseliyor. Boşanma oranları her geçen yıl daha da artıyor. Ortalama çocuk sayısı ise günden güne düşüyor. Boşuna en az 3 çocuk demiyoruz. Çünkü bu toplumun özellikle ihtiyacı var. Detayına burada giremem ama bizim şu anda Türkiye olarak nüfusumuzun 85 milyon olması yeterli değil. Çok daha fazla bir nüfusa ihtiyacımız var.

TÜRK MİLLETİ KÜRESEL CİNSİYETSİZLEŞTİRME DAYATMALARINA BOYUN EĞMEYECEKTİR

Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyamız giderek yaşlanıyor. Aile gibi güvenli bir sığınağa sahip olmayan toplumlarda intihar oranları, bağımlılık, uyuşturucu kullanımı ve diğer sorunlar almış başını gidiyor. Öte yandan aile kurumuna toplum hayatına ve bireyin ruh sağlığına yönelik tehditler sadece bunlarla da maalesef sınırlı değil. Son dönemde aileyi hedef alan en büyük tehdit küresel güç odaklarının teşvik ettiği cinsiyetsizleştirme politikalarıdır. Uluslararası kimi şirketlerin örgütlerin, markaların ve kurumların da destek verdiği sapkın akımların hedefinde bizatihi aile kurumu vardır. Meselenin daha vahim tarafı bunun kişisel bir yaşam biçimi tercihinden ziyade küresel bir dayatma haline dönüşmesidir.

En küçük eleştirilerin dahi susturulduğu, itiraz edenlere adeta hayat hakkı tanınmadığı, insan fıtratını ve ailevi değerleri savunmanın imkansız hale geldiği, tepki gösterenlerin ekonomik, siyasi ve diplomasi olarak baskılandığı hasılı bir avuç azgın azınlığın milyarlarca insanı esir almaya çalıştığı küresel bir zorbalıkla karşı karşıyayız. Sadece kadın erkek arasındaki ilişkileri değil çocuklarımızı da hedef alan saldırılar karşısında aileyi dolayısıyla insanı korumak bizim görevimizdir. Buradan bir kez daha ilan etmek isterim ki, Türkiye ve Türk milleti küresel cinsiyetsizleştirme dayatmalarına kesinlikle boyun eğmeyecektir. 

ACIMASIZ BİR KATLİAM GERÇEKLEŞTİRİYOR

İsrail yönetimi 7 Ekim'den beri Filistinli kardeşlerimize yönelik acımasız bir katliam gerçekleştiriyor. Şu anda bizi izleyen bütün toplumlara sesleniyorum. Bu sabah da Katolik camiasına Papa vasıtasıyla seslendim. Camiler, kiliseler, okullar, pazar yerleri, hastaneler İsrail tarafından bombalanmaktadır. Bugüne kadar İsrail'in Gazze ve Ramallah'a yönelik saldırılarında çoğu çocuk ve kadın 6 binin üzerinde kardeşimiz şehit oldu. 17 bin kişi yaralandı. Etrafı tamamen kuşatılmış, 360 kilometrekarelik dar bir alanda yaşama tutunma mücadelesi veren 2.3 milyon insanın tepesine şu ana kadar 12 bin tondan fazla bomba yağdırıldı.

TEPKİSİZ KALMAK MÜMKÜN MÜ?

ABD orada, Avrupa orada. Bütün imkanları ile orada. Tek tek gelip ziyarete bulunuyorlar. Gazze'deki konutların yarısı ya yıkıldı ya zarar gördü ya da kullanılamaz halde. 600 bin Gazzeli yerlerinden edildi. BM ekipleri de orayı terk etmeyi planlıyorlar. Tüm savaşlarda olduğu gibi burada da en büyük mağduriyeti kadınlar ve masum çocuklar yaşadı, hala da yaşıyor. Tepkisiz kalmak mümkün mü?

KATLİAMA VE BARBARLIĞA DÖNÜŞMÜŞTÜR

Medeni geçinen gayri medenilerin bu vahşeti seyretmesi işin üzücü yanıdır. AB "ateşkes çağrısı yapamayız" diyor. Ateşkes ne zaman yapılır bir açıklayın bilelim. Siz siyaset yapıyorsanız bunu biz de yapıyoruz. 40 yıldır siyasetin içindeyim ama hiçbir zaman sizin gibi bu tür vahşetlere seyirci kalmadım. Ağız birliği etmişçesine tüm Batılı ülkeler İsrail'i aklıselime davet yerine saldırılara koşulsuz destek veriyor. AB Komisyonu'nun ateşkes çağrısı yapabilmesi için sayıyı versinler, daha kaç çocuk ölmeli? Yavrularını bulabilmek için vücutlarına yazıyorlar. 

ÇABALARIMIZI YOĞUNLAŞTIRIYORUZ

Muhataplarımız için rahatsız edici de olsa, doğru bildiklerimizi açık yüreklilikle ifade edeceğiz. Gazze halkının ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik çabalarımızı yoğunlaştırıyoruz. Diplomatik temaslarımızı sürdürürken Gazze'ye insani yardımlar için gayret gösterdik. Şimdiye kadar 10 uçak dolusu yardım malzemesini sevk ettik. Dün Gazze'nin en çok ihtiyaç duyduğu jeneratörleri gönderdik. 25 sağlık personelimizin Mısır'a intikalini sağladık. Mısır'a gönderdiğimiz yardım malzemelerinin toplamı 200 tonu aşıyor.

İSRAİL SANA SESLENİYORUM

Kardeş Mısır'la birlikte yardımları Gazzelilere ulaştırmaya çalışıyoruz. Sivil yardım gemimizi de şartlar olgunlaşınca bölgeye göndereceğiz. İsrail, sana sesleniyorum. 500 sene önce engizisyondan kaçan Musevilere alicenaplık gösterdiğimiz gibi, açın tarih kitaplarını bakın, bunu biz yaptık. Tıpkı 2. Dünya Savaşı'nda soykırıma uğrayan Yahudi bilim insanlarına sahip çıktığımız gibi. Bugün de Gazze krizinde bizim pusulamız insanı insan yapan kadim değerlerin ihyasıdır. Bizim için Gazzeli çocuklarla İsrailli çocuklar arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü çocuk tüm kimliklerden öte çocuktur. Çocuklar öldürülürken sessiz kalmanın utancını kimse bize yaşatamaz. Dilimizi bağlasak da böylesi vahşete sessiz kalmaya vicdanımız el vermez."