Bize en zor gelen, kendimizin, çocuklarımızın normal, sıradan olduklarını kabul etmektir. Bir Süpermen olmak veya Süpermen'e sahip olmak. Yunus'un "bir ben vardır, benden içeri"nin "ego/ben" olarak taşması.
Satın almalarda, taksitlendirmede, kredilendirmede hep geleceğe yönelik bir itiraf edilmemiş "ben" vardır. O ben gelecekte asgari olarak stabiliteyi koruyacağına hükmeder.
Türk insanının genel olarak özgüveni yüksektir. İçten, samimi, temiz... Ancak en çok okumuşlarımızdan başlayarak, zenginlerimize hasılı genel olarak "küçük burjuva" ve "lümpenleşme"ye bağlı bir "sadece ben bilirim", benim dediklerim doğrudur. Ego/ben mağduriyeti var ki...
"Vallahi işi bilmiyorlar. Ağabey ben alacaktım ki..."
"Biz hayat mektebinden mezunuz, alasını da biliriz danasını da..."
"Ne okuyacağım onun kitabını, fasa fisodur..."
"Araştırma raporlarını tecrübesiz bir sürü çoluk çocuk yazıyor, benden fazla ne biliyor olabilirler ki?"
"Hadi oradan. Vızzzt Erenköy!"
Her neviden yatırım konusunda düştüğünüz hatalar mevzu-bahis olduğunda biliniz ki, yalnız değilsiniz. Yatırımcılar her şeyi bildiklerine inansalar da tıpkı perhiz yaparken Türkmen diyetinden Akdeniz diyetine, oradan da çoban diyetine sıçrayan ve sonunda kendilerini perhize/diyete başladıkları kilodan yukarıda bulan insanlara benzerler.
Ana akım ekonomistlerin çok uzun zamandan beri, yani 300 yıldır savundukları görüş, yatırımcıların ne istediklerini bildikleri, risk ve kazanç arasındaki dengeyi kavradıkları ve doludizgin hedeflerine ulaşmak için bilgiyi mantıklı bir şekilde kullandıkları şeklindeydi. Ancak davranış ekonomisi ve nörolojik ekonomiden elde edilen en son bulgular, finansal yatırım konusunda bize anlatılanların çoğunun yanlış olduğunu ileri sürüyor. Ekonomi ve psikolojinin sentezi olan bu yeni bilim dalı nörolojik bilim sayesinde yatırım alışkanlıklarını neyin yönlendirdiğini yalnız teorik ve pratik düzeyde değil, temel bir biyolojik fonksiyon olarak da anlayabiliyoruz.
Türkiye Kastelli-banker faciaları ile çalkalandıktan, ekonomi ve işletme fakültesinde "Kastelli mucizesi" tartışmaları tavsadıktan sonra 1988-2000 döneminde bir de "aracı kurumların seans odaları acısı" yaşadı. Bu salonlara, huysuzluklarından, vırvırlarından bıktıkları için evin hanımının sabah kahvaltısından sonra kapı dışarı ettiği bir kısmı emeklilerle, okulu kız arkadaşı ile kıran paralı üniversitesi yeniyetmeleri teşrif buyuruyor, "kaynaşıyorlardı". Hepsinin hayali "voleyi vurmaktı". Ama para kazanan da pek görülmedi. Seans odalarında hem emekliler hem de yeniyetme veletler hürmet görmüştü. Üstelik çaylar şirkettendi. Ama hepsi "acının değişik tonları"nı tatmak zorunda kalmıştı.
Türk insanı bankerlerde, "enflasyon"u hesaplayamamıştı. Seans odalarında ise İMKB'de spekülatif işlem yapan bıyıklı, bıyıksız küresel finans çetelerini...
Davranış ekonomisi ve finansında "kendine aşırı güven hatası" (overconfidence) olarak tanımlanan bir durum söz konusudur. Bir de eksik bilgi ile birleşince felakete dönüşür.
Kesin kuralları olmayan ve yüksek belirsizlik içeren bir sermaye piyasasında çok fazla alım satım zaten zarar etme ihtimalini artırıyor. Bir de yapılan araştırmalarda pek çok yatırımcının kendine aşırı güvendiği ve/veya hem aşırı güvendiği hem de işlem yapmaktan çok zevk aldığı sonucu ortaya çıkmıştır. Böylesi bir sonuç da söz konusu yatırımların daha volümlü işlem hacmi yapmaları, dolayısıyla ellerindeki varlıklarının değerini düşürmeleri neticesini doğurmaktadır.
*Psikologların yaptığı çalışmalara göre, finans ve ekonomi gibi bazı alanlarda, erkekler kadınlara göre kendilerine daha çok güven duymaktadır.
*Birey olarak bütün yatırımcılar piyasadan daha kötü performans göstermektedirler. Yani bireysel yatırımcı "pazarı yenemez". Yapılan araştırmaya göre erkekler kadınlara göre kendilerine daha çok güvenmekte, daha çok işlem yapmakta, sonuçta daha düşük gelir elde etmektedirler.
ABD'de Şubat 1991 - Aralık 1996 döneminde yapılan bir araştırmaya göre, yapılan işlem hacmi ile getiri arasında ters yönlü bir ilişki olduğu ortaya çıkıyor. Araştırmacılar yatırım performanslarını inceledikleri 10 bin Merill-Lynch müşterisinin, ortalama %17'nin getiri elde ettiğini tespit etmişler. Bir başka husus bu 10 bin müşterinin en çok işlem hacmi yapan, yani alıp satan %20'lik kısmının getirisinin ise %7 gibi çok düşük bir seviyede olduğunu tespit etmişler.
Sonuç: "İşlem Hacmi Mal Varlığımız İçin Zararlıdır." (Trading is Hazardous to Your Wealth.)
*Bir de "tanıdıklara yatırım" vardır. Mensubu olmak, eski mensubu olmak, hemşerilik duygusu ile yatırım yapmak ama bu da yanıltıcıdır.
* "Sen seni bil sen seni, sen seni bilmezsen patlatırlar enseni."
*Aynı okuldan mezun olmak, hemşeri olmak vs. karşımızdaki kişinin karakteri hususunda mutlak bir fikir vermez.
*Tahminlerinize çok güvenmeyiniz.
*Yanılma ihtimalinize karşı bir B planınız olsun.
"Para sihirbazı" olarak anılan meşhur Musevi borsa spekülatörü George Soros"Küresel pazarın çöküşü, akla hayale getirilemeyecek sonuçlara sahip travmatik bir olay olacaktır..." demiş ta 1995'te.