BM: Barış gücünün güvenliği tehlikede BM: Barış gücünün güvenliği tehlikede

HİCRAN KIVANÇ / HABER ANALİZ

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Kasım ayında yapılacak seçim için kampanya maratonu sürüyor. “Dış işler” konusu daha önceki başkanlık seçimlerinde hemen hiç gündeme gelmezken ya da önemsiz bir ayrıntı sayılırken bu seçimde sonucu belirleyecek etken gibi duruyor. Bu, ABD seçimleri tarihinde eşine hemen hiç rastlanmayan bir sıra dışılık durumu. 

ABD’de seçmen davranışını inceleyen uzmanların, ekonominin her seçim döneminde belirleyici olduğu, rakiplerin öne çıkmak için vaatlerinde ekonomik konularla seçmeni ikna ettiği tespitleri görünen o ki değişti.

ABD’de seçim gündemi 

Trump’ın sonuçlarını aylarca kabullenemediği 2020’deki seçimde, kaybetmesinin en önemli gerekçelerinden biri Covid-19 sürecinde ortaya çıkan ekonomik sorunlar olarak gösterildi. 

Bu seçimde demokrat ve cumhuriyetçi seçmenin adaylardan duymak istediği hitap ekonomiyle ilgili iyimser bir tablo değil. Seçmen, Harris ve Trump’ın İsrail’e destek konusunda ne söyleyeceğini merak ediyor. 

Kendini Siyonist olarak ilan eden Başkan Joe Biden, bayrağı dış politika konusunda acemi görülen Kamala Harris’e bıraktı. 

Kamala mı, Trump mı?

Halihazırda Başkan Yardımcısı olan Kamala Harris’in dış politika konusundaki sicili, kendi seçmeninin danışmanlara bağımlı yargısını değiştirmek, rakibini ise yenmek zorunda olduğu bir handikaba dönüştü.  Kampanya ekibinin şu ana kadar yapabildiği tek şey, yeni bir yaklaşım getirip getiremeyeceği konusunu merak ettirmek oldu. 

Neticede Harris’in karşısındaki aday Trump… Kendisini, "İsrail'in sahip olduğu en iyi dost " olarak tanımlayan, İsrail’in isteklerini tek tek yerine getiren ve sık sık daha fazlasını yapacağını vaat eden Cumhuriyetçi aday Donald Trump.  

Ancak 7 Ekim bu tabloyu tamamen değiştirdi. İsrail Lobisi'nin elinde olan Amerikan siyasi sistemi, bu defa seçmen davranışlarını etkileyen alışılmışın dışında faktörlerle karşı karşıya kaldı. 

Trump’ın ikinci dönem için vaatleri 

2017’de başkan olan Trump, İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki işgalini egemenlik olarak tanıdı, iki devletli çözümü rafa kaldırdı, yerleşim yerleri inşalarını meşrulaştırdı, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı ve büyükelçiliği Kudüs'e taşıdı, FKÖ’nün Washington ofisini kapattı ve sözde yüzyılın anlaşması dediği İbrahim Anlaşmaları planını başlattı. 

İkinci defa başkanlığa soyunan Trump, yine İsrail'i destekleyen açıklamalarda bulundu. İktidara geldiğinde rehineler geri dönmemişlerse Hamas'ın ağır bir bedel ödeyeceğini ilan eden Trump son yaptığı açıklamada, Harris’in kazanması halinde ‘İsrail’in yok olacağını’ iddia etti.

Ancak Trump siyasi söylemlerinde, ateşkesi destekleyip desteklemediği, müzakerelerde tavrının nasıl olacağı, İsrail'e silah yardımı ve iki devletli çözüm konusu gibi birçok soruya doğrudan yanıt vermedi. Israrlı soruları da “iktidarda olsaydım savaş olmayacaktı” iddiasıyla geçiştirdi. 

Gazze'ye ilişkin savaş sonrası planları ile ilgili soruları da yanıtsız bırakan Trump ile ilgili en somut öngörü, eski İsrail büyükelçisi David Friedman ve damadı Jared Kushner'in, son dönemdeki açıklamaları oldu. 

Friedman, İsrail'in işgal altındaki topraklara ilişkin İncil'deki iddialarına dayanarak Batı Şeria'yı ilhak etmesi için bir teklif açıkladı.

Kushner ise Gazze'nin sahilinin "çok değerli" olabileceğini söyledi. Ayrıca İsrail güçleri "işi bitirene" kadar Refah’taki 1,5 milyondan fazla yerinden edilmiş Filistinliyi Negev çölüne taşıyabileceğini öne sürdü.

Harris’in Arap seçmene ulaşma stratejisi

Adaylığının açıklanmasının hemen ardından “İsrail'e silah desteği” polemiğiyle karşı karşıya kalan Harris’in Filistinli sivillere yönelik şefkat ifadeleri, adaletsizliğe ilişkin değerlendirmeleri, İsrail’i açıktan kayıran ifadeler kullanma noktasına geldi. 

Ancak Harris'in kampanya ekibi bu durumu dengelemek için bazı eyaletlerde Arap kökenli Amerikalı seçmenlere ulaşmaya yardımcı olacak Mısırlı kökenli Amerikalı Avukat Brenda Abdelall'ı işe aldı.  

Harris’in de eşi bir Yahudi ve bu vesileyle Amerikalı Yahudi toplumunun çeşitli toplantılarında boy gösterdi. 

Trump’ın aksine Harris iki devletli çözümü destekliyor, ilhaka karşı çıkıyor ve Batı Şeria’daki yerleşimci şiddetini kınıyor. Harris senatörlüğü sırasında da İbrahim Anlaşmalarını destekledi.

Biden yönetiminin Netanyahu’ya karşı daha güçlü bir duruş sergilemesi gerektiğini açıkça ifade eden Harris, Mart ayında acil bir geçici ateşkes çağrısında bulunan yönetimde üst kademedeki liderlerin ilkinden biri oldu.  

İranlılardan Trump’a, Rusya’dan Harris’e destek

Filistin’deki acil durumu seçmenler kadar İsrail ve bölge ülkelerinin de yakından takip ettiği süreçte bazı dikkat çeken desteklerde gündeme geldi.

İran-Amerika Topluluğu, İsrail’in karşı çıktığı nükleer anlaşmadan ayrılan Trump’ı destekleme kararı aldıklarını açıkladı. 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise “O kadar etkileyici ve bulaşıcı gülüyor ki…” ifadelerini kullandığı açıklamasıyla Harris’i desteklediğini duyurdu. 

Öğrenci eylemlerinin etkileri 

ABD’deki başkanlık seçimlerini etkilemesi muhtemel görülen faktörlerden biri de yeni eğitim-öğretim dönemi.

Columbia Üniversitesinde başlayan ve dünyanın dört bir yanına yayılan öğrenci eylemleri yaz tatili ile bitmiş gözükse de hafızalarda yerini aldı.  

Aynı sahnelerin yaşanmaması için okul yönetimleri öğrencilere yönelik baskı çalışmalarına şimdiden başladı.

Editör: Ömer Göyce